İnsanlar, kendi isteklerini ve hayallerini gerçekleştirebilmek için başkalarının hayatlarını kurguluyorlar bazen.
Yani bir nevi hayat mühendisliği yapıyorlar.
İş hayatında, rekabet çerçevesinde yapılabilir bir şey bu belki. Ama özel hayatta hayat mühendisliğine yeltenildiğinde, tamamiyle başkalarının kaderini manipüle etmekten geçer bu.
Ve hiç insani değildir tabiatıyla.
Üstelik bu alanda satranç oynamaya kalkışıldığında, rakip oyuncunun yerinde öyle sanıldığı gibi hayatı kurgulanmak istenen kimseler değil, hayatın ta kendisi oturur aslında.
Ama, görebilene tabii.
Hayat mühendisleri bunu asla farkına varmazlar ve yollarına devam ederler, hayatın gönderdiği işaretleri okuyamaz, emin adımlarla ve güven içinde hedefe doğru ilerler, ta ki büyük altüst oluşa kadar.
Hayatın kendi evrensel ritmi vardır oysa ve bu ritim de zaten hayatın anayasasına, yani diyalektiğe bağlıdır. Bu alanda insan kendi yasasını ne oluşturabilir ne de uygulayabilir kolayından. Hayat mühendisliği yapanlar başlangıçta bir süre bunun yürüdüğüne inanabilirler belki, herşey yolunda gibi görünebilir hatta, ama bu süreç bazen sadece hayatın onlara tanıdığı geçici bir toleranstan başka bir şey değildir.
Hayat mühendislerinin özgüvenleri tamdır, hayatın uyarıları onlara işlemez pek. Ama hayat yine de onları art arda uyarmaya devam eder, kendi gizli dengelerini hatırlatmak için çabalar durur. Bazen bunu farkına varırlar.. ama hayat mühendislerinin ana malzemesi ‘akıl’dır. Akıl tek güvenilir güçtür.. onun herşeyi çözeceğine; hayatın, işlerine gelmeyen dengelerini bozabileceğine inançları tamdır.
Ama kör bir inançtır bu.
Hayat mühendisleri genellikle iktidara karşı aşırı zaafiyeti olan kimselerdir. İnsanları yönetme peşindedirler hep, ama onları bile, -acıyla da olsa-, hayat yönetir aslında.
Eninde sonunda bir gün, hayatın da sabrı taşar tabii.
Ve “Şah” der.
Güzel Yazı teşekkürler 🙂
A very impressive article. Well prepared. Very motivating!! Set off on to way
]
Thats good, your blog is cool, i like it. Thanks for the efforts my friend.