Herbert James Draper

Flying FishViktorya dönemi ressamlarındandır. 1864′ te londra’da doğdu. st. john’s wood art school ve royal academy’de öğrenim gördü. 1888 – 1892 yılları arasında da roma ve paris gibi şehirlerde birçok eğitsel işlere girişti. 1890’da illüstratör olarak çalıştı. 1891’de evlendi ve bir kız çocuğu sahibi oldu. 1894 yılında sanatının en verimli dönemine girdi, yaptığı popüler ve başarılı mitolojik resimlerle hızla ün kazandı. “the lament of icarus” adlı eseriyle 1900 yılında paris’te altın madalya kazandı. 1920’de yaşama veda etti.
Draper’in sanatı güçlü ve duyarlı bir hayal gücünün güzelliğe tapınışı gibidir. eserlerinde mitolojinin özünde yatan ölümsüz dramayı başarıyla yorumlayarak 1900’lerde dikkate değer bir başarı kazanmış ancak yüzyılın başlarında nihilizmin ve kübizmin gölgesi altında hızla unutulmuştur. diğer birçok klasik sanatçı gibi, değeri ancak bir yüz yıl sonra ve daha duyarlı, daha sağduyulu bir kültür tarafından yeniden anlaşılmaya ve kabul edilmeye başlamaktadır.
Draper’in yapıtlarındaki ana tema kadınlar ve su arasındaki ilişkidir ve en başarılı eserlerinin hemen hepsinde çıplak kadınları deniz veya ırmak kıyısında resmeder.
Draper üzerine bir inceleme yazan simon toll’un belirttiği gibi; mitolojide her zaman en iyisi su kıyısında karşılaşılan kadının baştan çıkarışından kaçınmaktır. çünkü bu kadınlar değişmez bir şekilde suyun soğuk ve yutucu tabiatını edinmişlerdir. ne var ki iki tür deniz perisi vardır: siren ve ondin. sirenler tehlikeli ve acımasız oldukları halde ondinler okyanusun neşeli ve cezbedici ruhudur. draper yapıtlarında bu iki tematik akıntı arasında gidip gelmiş ve hem tehlikeli hem de şehvetli deniz perilerini resmetmiştir. draper’in öldürücü kadınları aynı anda hem yalvarır hem iterler, ayartırlar, uyarırlar, isterler ve küçümserler…
“summer seas” adlı eserinde onun resimlerinde görmeye alıştığımız peri kızları ve baştan çıkartıcı sirenlerden ziyade daha sade kadınları resmetmiştir. resimdeki iki kadın figürü yunan ve roma klasisizmine ait antik imgeleri çağrıştırır.
“the gates of down” tablosu ressamın en anıtsal yapıtlarından biri olarak kabul edilir. eserde şafak tanrıçası aurora betimlenmiştir. uyanan tanrıça, helios’un arabasıyla geçebilmesi için göğün parlayan kapılarını açmaktadır. aurora davetkâr ve çekici, görkemli, gururlu ve tanrısal olarak güçlüdür. Afrodit’in sevgilisi Ares’i baştan çıkardığı için afrodit tarafından cezalandırılan aurora durup dinlenmeden genç erkekler peşinde koşmaya ve yok edici olmaya mahkum edilir. bu eserde tanrıça bir sonraki kurbanı için bekliyor olabileceği gibi pekala yeni güne bakıyor da olabilir, çünkü ne de olsa şafaktır…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: