Tek tek insanların aptal olup olmadıkları, hangi durumda aptal sıfatına layık oldukları hakkında ve bunun ne kadar ölçülüp ölçülemeyeceği konusunda bir fikrim yok. Herhalde birtakım testlerle falan bir şeyler ölçülüyordur.
Ya da “Homer Simpson” geninin etkisiz hale getirilmesiyle aptallığın ortadan kalkabileceğini iddia eden bilimsel çalışmalar da ciddiyet içeriyor olabilir.
Ama oldukça “göreli” olan, hatta insanın biyolojik özellikleriyle ilgisi çok şüpheli olan, bireysel düzeyde “aptallık”tan ziyade sosyal grupların nasıl aptallaşabildikleri ve bunun bireylerin üzerinde de etkili olduğunu düşünmek bana daha anlamlı geliyor.
Yani tek tek insanların, beyinlerindeki ya da genel olarak biyolojilerindeki kimyasal birtakım süreçlerden ötürü “aptal” olduklarını düşünmek yerine, insanları, içinde yaşadıkları çevrelerin aptallaştırdıklarını düşünmek daha “akıllıca” geliyor. Yani insanlar aptal olmaz; sosyal gruplar ve toplumlar aptal olur, demek istiyorum.
Ve, hepimiz bir parça aptalız; pek akıllı olduğumuzu düşünürken özellikle… Ve özellikle birbirimize benzer olanlarla birlikteyken; kendimizi doğrulayacak birilerini bulduğumuz zaman; başkalarından koptuğumuz, onlardan korktuğumuz zaman…
Tarihte her dönemde, her türlü egemen yapının, devletin yaptığı da “uyum”, “rıza” ya da “biat” elde ederken, aslında “sosyal aptallık” halini tesis etmek ve yeniden üretmekten başka bir şey değil.
Kendilerini akıllı sanan birileri bir süreliğine bütün insanları sosyal olarak aptallaştırabiliyorlar. Çıkarlarını gizleyen “yarı-bilgilerle”, fakat daha da önemlisi bu yarı-bilgileri dayatabilecekleri kurumlara ve güce sahip oldukları için, örneğin tarihte olmuş olan olayları olmamış gibi, olmamış olayları da olmuş gibi sunabiliyorlar.
Hatta sosyal aptallık öyle bir şey ki, bir şeyden hiç bahsedilmediği zaman, o olayın “hiç olmamış” olduğuna bütün kalbinizle inanmanızı sağlıyor.
Sosyal aptallık; kimsenin bir şey söylemesine de gerek kalmadan, sırf inanılan genel geçer yarı-bilgilerle kendi kendine ehlileşmek, kendi kendine yasaklamak…
Ancak sosyal aptallık, sosyal mücadelelerle iyileşebilen bir hastalık. Dayatılan yarı-bilgi karşısında, kuşkusuz gene hiçbir zaman mükemmel olmayan alternatif bilgilerle, ulaştığımız başka insanlarla, egemenlerin tam olarak saklamayı ya da yok etmeyi beceremedikleri ve karşımıza çıkan bilgi kırıntılarıyla sosyal aptallığın sınırları zorlanıp, aşılabiliyor.
Sosyal aptallıktan çıkmak sadece tarihi yeniden okumakla sınırlı değil; geçerli sanılan beylik, militarist, ataerkil, ukala ve kibirli tavırlardan da çıkmak aslında…
Ve işte yok edilemeyen, ucuz polemiklere girilmeden de siyaset yapılabileceğine dair bilgi kırıntıları sayesinde sosyal olarak aptallığı aşıp, sosyal akıllılaşmanın yollarını bulurken, tek tek insanların da aptal olamayacağını görüyoruz.
Ezberlere, kurusıkı atıp tutmalara itibar etmeyen bir toplumsal zamanda yaşıyoruz artık…
F.Kentel